gazetelere yansıyan AİHM kararı incelendiğinde göz yaşartıcı gazın kullanılmasından dolayı alınmış bir karar olmadığı ancak gazın kullanım şekline yönelik bir karar olduğu anlaşılmaktadır” denmektedir.“Göz Yaşartıcı Gazlar”la ilgili Bilimsel Gerçeklerin saptırılmasına izin vermemeliyiz: 11 Nisan 2012 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan basın açıklamasında: 1) “Gazetelere yansıyan AİHM kararı incelendiğinde göz yaşartıcı gazın kullanılmasından dolayı alınmış bir karar olmadığı ancak gazın kullanım şekline yönelik bir karar olduğu anlaşılmaktadır” denmektedir. OYSA GERÇEK: 10 Nisan 2012 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ali Güneş ile ilgili 9829/07 sayılı kararında “polis memurları, başvurucuya bu gibi bir durumda gaz sıkarak onu 3. Madde anlamı dahilinde insanlık dışı ve aşağılayıcı bir muameleye maruz bırakmıştır” demiştir. AİHM, bu karar ile ülkemizde “kontrol altındaki kişi ve gruplara” yönelik yaygın olarak uygulanan “göz yaşartıcı gaz” kullanımı ilk kez, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkence ve diğer kötü muamele yasağını düzenleyen üçüncü maddesinin ihlali nedeniyle gerek kötü muamele uygulanması gerekse de etkin soruşturma eksikliği nedeniyle Türkiye devletini mahkûm etmiştir. Dolayısıyla AİHM’nin bu “ilk” kararına dayalı olarak bundan sonra AİHM’e başvuracak muhtemelen binlerce mağdura ilişkin de işkence ve kötü muameleye dayalı bu tür kararlar çıkacaktır. 2) “Artvin ili Hopa ilçesinde 31.05.2011 tarihinde meydana gelen toplumsal olaylarda hayatını kaybeden Metin Lokumcu isimli vatandaşımız ile ilgili, Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı ve Adli Tıp Kurumu İstanbul 1. İhtisas Kurulu’nun vermiş oldukları kararlarda, Lokumcu’nun ölüm nedeninin ‘kendisinde kalp damar hastalığı bulunan kişinin ölümünün, mevcut hastalığın olayın efor ve stresi ile aktif hale geçmesi sonucu meydana gelmiş olduğu’ tespit edilmiştir” denmektedir. OYSA GERÇEK: 10 Nisan 2012 tarihinde Adli Tıp Genel Kurulu, Metin Lokumcu’nun Türk Tabipleri Birliği (TTB) Bilimsel Araştırma Kurulu’nun hazırladığı ve Lokumcu’nun ölümünde kimyasal gaz etkisini ortaya koyan raporuna dayalı olarak otopsi raporuna yapılan itirazı kabul etmiştir. Dolayısıyla Adli Tıp Genel Kurulu’nun yeni bir rapor hazırlamasını beklenmektedir. Kaldı ki, bugüne kadar ki bilimsel raporlar Metin Lokumcu’nun ölümünde kimyasal gaz etkisini yeterince ortaya koymaktadır. 3) “Ayrıca bu gazlar, kullanan personelimiz üzerinde de bugüne kadar hiçbir şekilde kalıcı bir zarar meydana getirmemiştir” denmektedir. OYSA GERÇEK: Bu tür gaz uygulamaları güvenlik personeli tarafından maske vb. koruyucu önlemlerle ve helikopterden atılması dâhil mümkün mertebe metrelerce ötedeki gruplarlara ya da yakın mesafeden doğrudan karşıdaki kişilere uygulanmaktadır. Doğal olarak kişi ve gruplar tarafından güvenlik personeline uygulanmamaktadır. Dolayısıyla milyonlarca insanın tanıklığında on binlerce insanın maruz kaldığı bu tür uygulamalarda failin aslında mağdur olduğu çarpıtmasına başvurulmasını anlamak olanaklı değildir. 4) “Göz yaşartıcı gazların, insan sağlığına kalıcı zarar verdiği şeklinde yer alan iddiaların gerçek dışı olduğu klinik raporlarda da tespit edilmiştir” denmektedir. OYSA GERÇEK: Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ndaki değişiklikten bu yana (14 Haziran 2007) 2008 yılında 1, 2009 yılında 4, 2011 yılında 5, 2012 yılının ilk 3 ayında 1 olmak üzere yaklaşık 5 yılda 11 insanımızın yoğun göz yaşartıcı kimyasal silahlar nedeniyle veya “gaz kapsüllerinin” vücutlarına isabet etmesi nedeniyle yaşamını yitirmişlerdir. Buna karşın yapılması gereken; 1) Her türlü cezasızlığa yol açan, bu tür uygulamaları meşrulaştırmaya çalışan bu tutumlara son verilmesi, 2) “Göz yaşartıcı gazlar” olarak bilinen “kimyasal ajanlardan türetilmiş silahlar”ın kullanımı her durumda yasaklanması, 3) Başta bu uygulamalardan her düzeyde sorumlu olan İçişleri Bakanı olmak üzere, ölüm dâhil insan sağlığına zarar verici bu uygulamalarda bulunanlar hakkında etkin soruşturmaların başlatılmasıdır. Baran Tursun Vakfı olarak bu tür işkence ve kötü muameleye maruz kalanlara gerekli tıbbi bakım vermeye, bilimsel olarak tıbbi belgelemesinin yapılmasına, her düzeydeki hukuki süreçlerde katkı sağlamayacağımıza dair daima hazır olduğumuzu duyururuz.
|
2140 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |