YASAL MERMİ TERÖRÜ VE BARAN TURSUN OLAYIBaran Tursun, 2007 yılından bu yana polis terörü ile hayatını kaybeden yüz otuzüç kişiden yalnızca biri. Ailesinin çabaları ve olağanca mesaisi ile Baran adına kurulan İnsani Yardım Vakfı ismini yaşatıyor. Baran, gencecik yaşında hayata gözlerini yumması ile birlikte yasal mermilerin hedefinde kalan yaşamlarının ilk çeyreğinde katledilmiş ve belkide isimleri hiç duyulmamış simgesi oldu...Gezi olayları ile birlikte artan ve meşrulaştırılmaya çalışılan polis şiddeti aslında sürekli olarak üzeri örtülen bir gerçek. En dikkat çekici örneklerden bir tanesi ise Baran Tursun. Henüz 20 yaşında arkadaşlarının yanından evine dönmeye çalışırken polis kurşununa hedef oldu. Üstelik o hayata gözlerini yumduğunda Türkiye'nin gündeminde ne siyasi gösterilmeye çalışılan ayaklanmalar ne de öldürüldüğü şehirde terör vardı. Okuyacağınız bu hikayede görev ve yetkilerini kötüye kullanan polis memurlarının yasal mermileri ile gerçekleştirdiği terörden başka şiddet unsuru bulunmamaktadır. TRAFİK ÇEVİRMESİYLE GELEN CİNAYET 25 Kasım 2007 gecesi bir arkadaşının doğum günü partisinden dönen Baran Tursun'u 50 metre uzağındaki trafik polisi sellektör yaparak durdurmaya çalışıyor. Arkadaşları ile birlikte doğum günü partisinden dönen Baran ise polisin sellektör ile yaptığı ikazı fark etmeyerek yoluna devam ediyor. Polis memuru telsiz anonsu ile ilerideki ekipleri gelen aracın ikaza uymadığı ve yoluna devam ettiği yönünde bilgilendiriyor ve durdurulmasını istiyor. Polis telsizinden yapılan anons resmi kayıtlara geçmiş oluyor. Bu noktaya kadar herhangi bir olağanüstü durum söz konusu değil ancak kavşakta bekleyen ikinci polis ekibi 80 km hızla ve müzik eşliğinde yoluna devam eden Baran'ın aracına doğrudan ateş ediyor. Başına isabet eden kurşun sonrası direksiyon hakimiyetini kaybeden Baran'ın arabasının savrularak takla atması büyük ve ölümcül bir kazayı da beraberinde getiriyor. Kaza üzerine arkadaşları polisleri gördüklerini ancak polisin herhangi bir uyarısının dikkatlerini çekmediğini ardından bir patlama sesi duyduklarını teyit ediyor ancak kaza sonrası yaşanan şok durumunda genç çocuklar da çaresiz biçimde olan biteni anlamlandırmaya çalışıyor. CİNAYETE KAZA SÜSÜ Polisler vakit kaybetmeden Baran Tursun yönetiminde kaza yapan aracın yanına gidiyor. Arabanın içerisine bakan memurlar Baran Tursun'un müteahhit babası Mehmet Tursun'a ait olan Milli Savunma Bakanlığı ihale belgelerini gördüklerinde ise Baran'ın 'sıradan' bir vatandaş olmadığına kanaat getirerek daha sonra birbiri ardına sıralanacak hukuksuzluklara ve görevi kötüye kullanma suçlarına yol açacak endişesine kapılıyorlar. Cherokee jeep, Savunma Bakanlığı ihaleleri ve sürücünün sakinliğini korumasına bakarak Baran'ın güçlü bir ailenin bireyi olduğuna kanaat getiren trafik polis ekibi merkeze ölümlü bir kaza gerçekleştiğinin bilgisini vererek tüm tutanakları 'ölümlü trafik kazası' şeklinde düzenlemeye karar veriyor.Varını yoğunu Baran'ın davasının ve benzer davaların aydınlanmasına adayan baba Mehmet Tursun, "Merkezden yönlendirilen trafik ekipleri açılan ateşin bilincinde olmayarak namuslu bir şekilde görevini yapmış. Olayın bir trafik kazası olduğunu düşünerek tutanakları ve raporları hazırlamış. Katil memur ve ekip arkadaşları tutanakları sahte şekilde düzenletmekle kalmayıp bir de ambulans çağırmışlar. Ambulans herhangi bir yaralı olmadığı için ölmüş olduğu düşünülen Baran'ı olay yerinden alarak polis eşliğinde hastaneye götürmüş. Ambulans içerisinde kalbini kontrol eden sağlık yetkilileri kalbinin durduğu yani hastanın ex (ölmüş) durumda olduğunu bildirmiş. Mizansen o kadar iyi hazırlanmış ki polis Acil Servis'te de bir kişinin trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğine dair tutanak düzenletmiş. Tüm rapor ve tutanaklarda kaza, ölmüş bir kişinin teslim alındığı ve teslim edildiği yazılmış" diyor. MUCİZE GERÇEKLEŞTİ Ex durumda olduğu düşüncesi ile hiçbir müdahalede bulunulmayan Baran'a morga kaldırılmak üzere son kontrol sırasında müdahalede bulunan doktor kalbi tekrar çalıştırmayı başarınca olay tüm vahşetiyle gözler önüne seriliyor. "Katillerin aklına gelmeyecek, milyonda bir gerçekleşebilecek bir durum gerçekleşti" diyor baba Mehmet Tursun. Kalbi çalışan Baran'ı, acil servis doktor ve hemşireleri olağanca güçleri ile yaşama tutundurmaya çalışırken trafik kazası geçirdiği ve hayati fonksiyonları da bu sebeple durduğu düşünülerek tomografi çekilmesine karar veriliyor. Çekilen tomografi sonrası başta doktorlar olmak üzere herkesin kanını donduran gerçek de günyüzüne çıkıyor. O günleri tekrar yaşadığı gözlerinden okunan acılı baba Mehmet Tursun, "Baran'ın beyninde mermi çekirdeği olduğunu gören doktorlar derhal emniyeti arayarak 'Kaza yaptı dediğiniz hastanın kafasında kurşun çekirdeği var' şeklinde bilgi veriyorlar. Ancak emniyetten duydukları cevap daha da şaşırtıcı; 'Vatandaşı hastaneye getiren memurun ismini biliyor musunuz?' diye soruyorlar doktora. Doktor nereden bilebilir memurun ismini? Bilmek zorunda değil ki. Böyle bir soru niçin sorulur? Doktorlar da duruma tepki göstererek 'Devletin memuru biz nereden bilebiliriz tutanaklar sizde' diyerek emniyetin anlamsız sorularına karşı son derece şaşırıyorlar. Polisin çamura yatmaya çalıştığını anlayan Başhekim ve yardımcıları o gece emniyete gitmiş. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir böyle bir olay başhekim ve yardımcısı olan doktorlar polise gidiyor düşünsenize. Hatta bunu mahkemede hakim bile sordu 'Sizin emniyette ne işiniz vardı?' diye. Çünkü emniyet bir inkarın peşinde polis memurunu gizleme derdinde" diyor. MİDE BULANDIRAN KAMUFLAJ Polisin fiziksel zorbalığı yetmiyormuş gibi bir de psikolojik olarak yıpratılmış Tursun ailesi. Öyle ki baba Mehmet Tursun anlatırken bile sesi titriyor. "Bizim açımızdan işin en ilginç ve en aşağılık tarafı ise katilin 'Oğlunuz kaza yaptı, elimizden geleni yaptık ancak hastaneye yetiştiremedik' diyerek evimize gelerek bize haber vermesi. Biz de ailesi olarak çocuğumuzla ilgilendiğini düşündüğümüz katile teşekkür ettik. Tüm bunların yanında olay resmi belgelere kaza olarak geçti ancak basın şüphelenmiş olacak ki bu olayı araştırmış. Yavaş yavaş bütün kanallarda alt yazılar geçmeye başladı. Haberler bu durumu şüpheli ölüm olarak değerlendirdi. Gazeteciler bir şeyin kokusunu alınca didik didik araştırıyorlar. Sorup soruşturuyorlar ve Baran Tursun'un bir kaza sonucu değil bir polis cinayeti sonucu öldüğünü öğreniyorlar. Ortada alçakça cinayetin üzerini örtmek için düzenlenen polis tutanakları ve olayın kamuflajı için işbirliği yapan emniyet mensupları var..." ADETA DALGA GEÇTİLER Mehmet Tursun'u derinden yaralayan bir başka olay ise emniyette yaşanıyor. Baba Mehmet Tursun olayın ardından gittiği emniyette, amir memur ile görüşmüş. Amir güven veren ses tonuyla, gerçeği ve yaşananları bilmesine rağmen aileye 'Polis hiç vatandaşı öldürür mü? Sana kim bunu söyledi? Sen nasıl bunlara inanırsın? Siyasi değil bir şey değil doğum günü partisine giden bir çocuk öldürülür mü?' şeklinde adeta dalga geçercesine Mehmet Tursun'u ikna etmeye çalışmış. Tursun yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor; "Kocaman kocaman emniyet amiri bana bunları söylerken gerçekten polis böyle bir şey yapamaz. Benim oğlumla polisin ne ilgisi var? Hakikaten başkası böyle bir şey yapmış olamaz mı? Hani olur ya birisiyle takışmıştır filan diye düşünüyordum. Amir daha sonra bir memura emir verdi, kendi makam arabasıyla beni hastaneye götürttü. O ara her şeye rağmen polise direnmiyorum sadece içime bir kuşku düştü, polis böyle bir şey yapamaz dedim. Yolda makam şoförü bile bana 'Abi ya herkes polisin üzerine suç atmayı çok seviyor. Hep böyle oluyor. Polise bu yapılır mı?' şeklinde konuştu. Kafam çok karışıktı ta ki televizyonlar, ajanslar ve gazeteler olayı manşet yapıncaya kadar. O günden sonra polis bu sefer dedi ki evet ateş açılmıştır ama uyarı ateşi açılmıştır o da dur ihtarına uymadığı içindir." KARANLIK DELİLLER MOBESE görüntülerini sorduğumuzda ise tüyler ürpertici başka bir gerçekle karşılaşıyoruz. Baba Tursun, "Kaza yerine gittiğimizde polis ekipleri oradaydı. Biz de olay yeri inceleme namuslu ve adalete uygun bir şekilde araştırma yapıyor zannediyorduk. Oysa katiller delil karartmaya, delil yok etmeye çalışıyormuş. MOBESE kayıtları da yok oldu. O gece bulunan bütün deliller karartılmış delillerdir. O polis memurunun elinde barut izine rastlanmazken olayla hiç alakası olmayan başka bir memurun elinde barut izine rastlanmıştır. Tüm bunlar mahkemenin kafasını karıştırmaya, davanın süresini uzatmaya, suçun tespitini zorlaştırmaya yönelik hareketler. Toplamda iki dakika içerisinde gerçekleşen bu olay için 39 tane şahit polis var. Arkadaşlarının ne kadar suçsuz, Baran'ın da ne kadar suçlu olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Merak ediyorum; Baran'ın polis sellektörünü görmemesi, silahın ateşlenmesi ve arabanın takla atarak kazanın gerçekleşmesi toplamda iki dakika. Bu iki dakikada 39 tane polis nasıl oldu da bir araya geldi olayı gördü ve şahitlik edecek kadar emin oldular. Her şey mizansen" şeklinde konuştu. YARIN...Silahı ateşleyen polis memuru Emre Atar Üsküdar Paşakapısı Cezaevi'nde 25 ay gibi temsili bir süreyle ceza yatarak çıktı. Başta ailesi ve ardından da vakıf, bu davanın peşini hiçbir zaman bırakmadı. Bırakmaya da niyetleri yok üstelik sadece Baran Tursun'un değil, polis terörü ile hayatını kaybetmiş herkese, her an destek olmaya hazırlar. Baran Tursun İnsani Yardım Vakfı'nın kurucusu baba Mehmet Tursun ile vakfın kuruluş hikayesi Gezi olayları ile birlikte meşrulaştırılmaya çalışılan yasal şiddet ve ismi duyulmamış tüm diğer ölümleri konuştuk. Yarın Gazete 9 Eylül'de.. Haber: Cemre GÜMRÜKÇÜ Fotoğraf: Buse Işık BALTACI |
3980 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |