İşkenceci polis 'yandı'İşkence yapan polislerin cezalandırılması yönünde önemli bir kazanım elde edildi. Danıştay mağdura ödenecek tazminatın polisten tahsil edilmesi kararı aldı. Avukat Nalân Erkem, kararın, işkenceyle mücadelede önemli olduğuna dikkat çekti, kararın takipçisi olunması gerektiğini belirtti. Danıştay, işkence suçlarının cezalandırılmasında önemli bir karara imza attı. İşkence suçu işleyen polis ve askerlerin korunmasının önüne geçti. Danıştay, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde işkence gördüğü raporla kanıtlanan mağdura ödenecek 100 bin TL'lik tazminatın, İçişleri Bakanlığı tarafından, işkenceyi gerçekleştiren polise rücu edilmesinin anayasal zorunluluk olduğunu vurguladı.
2002 yılında adli bir soruşturma kapsamında 3 gün gözaltına tutulan mağdur, kendisine işkence yapıldığını raporlaştırmış, 200 bin TL’lik manevi tazminat davası açmıştı. İstanbul 2. İdare Mahkemesi, İçişleri Bakanlığı’nı 100 bin TL tazminat ödemeye mahkum etmişti. Mahkeme, bakanlığın, tazminatı işkenceyi yapan polislere rücu etmesi gerektiğine de hükmetmişti. Kararda şöyle denildi: “Yurdun iç güvenliğini, kamu düzenini, anayasada yazılı temel hak ve özgürlükleri korumakla görevli polisin, bu yetkiyi kullanırken kanunen tanımlanan görev alanı dışına çıkmak suretiyle davacıya hukuka aykırı eylem ve işlemi ile verdiği zararı tazminle yükümlü olduğu açıktır.” Danıştay yerel mahkemeyi haklı buldu Temyiz edilen dosyayı görüşen Danıştay 10. Dairesi, yerel mahkemenin kararını haklı buldu. “Kamu görevlilerinin işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmesi gerektiğini” belirtti. Danıştay, kararında “Gözaltında bulunduğu sürece davacıya kötü muamelede bulunan ve işkence yapan ilgililerin kişisel kusuru bulunduğu açık olduğundan hükmedilen tazminatı ödeyecek olan idarenin, sorumluluğu saptanan ilgili kişi veya kişilere yasal yollar çerçevesinde rücu etmesi, anayasa hükmü gereği bulunmaktadır.” dedi. Uzun süredir olması gereken bir karar İzmir Barosu’nun kapatılan İşkenceyi Önleme Grubu’nun sorumlularından Avukat Nalan Erkem, Danıştay kararını değerlendirdi. Kararı olumlu bulduğunu belirten Erkem, şunları söyledi: “Bu karar aslında uzun süredir olması gereken ve beklediğimiz bir karardı. Şimdiye kadar her ne kadar tazminat davalarında mağdurlar açısından bir takım tazminatlar elde edilmiş olsa da, bunun işkenceyi yapan faillere bir etkisi olmadığı için caydırıcı özelliği yoktu. Ama Danıştay’ın bu kararından sonra maaşlarından bir takım tazminatların kesileceğini bilmek, caydırıcılık açısından, tek başına yeterli bir adım olmasa da önemli bir adımdır.” Tazminatlar sorgulanmalı Avukat Erkem, kararın hayata geçmesinde mağdurlar ile baro ve demokratik kurumlara önemli görevler düştüğünü belirtti. “Barolar ve sivil toplum örgütlerinin karara sahip çıkması ve arkasında durması son derece önemli. Düzenli olarak İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na tazminatların polislerden rücu edilip edilmediğini sorgulamalı. Sivil toplum, kararın uygulanıp uygulanmadığını takip etmeli ki, yerleşik bir uygulamaya geçilsin. O ödenen tazminatlar da hepimizin vergilerinden alınan paralardan ödenmiş olacak. Ve bir kısım insanlar hukuk dışı davranışlarla diğer insanlara zarar veriyorsa ve bu bir tazminata hükmediliyorsa, her bireyin bunu sorgulama hakkı vardır” diye konuştu. Avukat Nalan Erkem, tazminatın, polisten rücu edilmemesi durumunda da hukuk yolunun açık olduğunu belirtti. “Ödenen tazminatların faillerden rücusuna gidilmiyorsa, bu devleti zarara uğratmak ve görevi ihmal anlamına gelir. Bunu uygulamayan kişiler hakkında hukuku harekete geçirmek gerekir. Bu konuda idari ve cezai makamlara başvuru yolları açıktır” dedi. Zincir işkenceden doğrudan sorumlu Erkem, İçişleri Bakanlığı’nın işkence konusunda sorumluluğu olduğunu savundu ve şöyle konuştu: “Denetlemekle ve işkenceyi önlemekle yükümlü olan İçişleri Bakanlığı’dır. Bakanlık, açılan davalarda hükmedilen tazminatları ödeyip, denetim mekanizmalarını yerine getirmeyip, bunların sonucundan polisleri muaf tutuyordu, şimdiye kadar. Bu işkencenin devamlılığını sağlıyordu. Danıştay kararı aslında bir anlamda belki İçişleri Bakanlığı’nı biraz sorumluluğun dışına çekiyor gibi olabilir. Ama bence, her adımda hepsi sorumlu. İlk defa, direkt işkenceyi uygulayan, onu denetlemekle görevli olan amir, oranın emniyet müdürü gibi bir zincir doğrudan sorumlu olabiliyor.”
|