POLİSİN OLAĞAN CİNAYETLERİ DEVAM EDİYOR![]() MEHMET TURSUN- TÜRKİYE DE POLİS ŞİDDETİ VE YAŞAM HAKKI İHLALLERİ (1)Mehmet Tursun / Baransav Türkiye'de polis şiddeti, Haziran 2007'de Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda yapılan değişiklik sonucu polise ölümcül güç kullanma konusunda geniş takdir yetkisi verilmesi ve keyfi durdurma, arama uygulamasının teşvik edilmesiyle birlikte arttı, 2 yılda 64 kişi öldürüldü. . Yaygınlaşan polis şiddetti ile ilgili yapılan araştırmada Haziran 2007'den bugüne İzmir, zonguldak, Antakya, Şanlıurfa, Ankara, İstanbul, Adana, Bursa, Van ve Antalya gibi daha bir çok illerde polisin silah kullandığı çok sayıda olay meydana geldi.
İnsani boyut dediğimiz; Uluslararası standartlara uygun olarak, ölümcül güce sadece son çare ve ancak hayat kurtarmak için gerekli olduğu durumlarda başvurulabileceği şartıdır ve bu şart hiçbir kuşku ve yoruma gereksinim duyulmayacak açıklıkta olmalıdır.
Yaşam hakkı ihlallerle ilgili yeterli soruşturma yapılmaması, sorunu daha da büyütüyor. Polisin delilleri karartma, tahrif etme veya sahte delil üretmeye çalışarak soruşturmalara müdahale etmesinin de sıklıkla görülen bir olgu olarak belgeleniyor, ilkel meslek dayanışmanın resmi mercilerce bile olağan sayıldığı ülkemizde polis, polisi soruşturursa sağlıklı ve adil bir soruşturma ortaya çıkar mı? Baran Tursun davasında olaydan ancak 4 saat sonra savcıya haber Savcılık soruşturmaları aylarca, hatta bazen yıllarca sürebiliyor ve genellikle takipsizlikle sonuçlanıyor. Kovuşturma başlatılsa bile davalar yıllarca devam ediyor ve mahkumiyet oranları ise son derece düşük. Mahkumiyet kararı çıktığında ise nadiren hapis cezası veriliyor. Başta durdurma ve arama ile kuvvet kullanma yetkisi olmak üzere, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nun nasıl uygulandığını izleyecek ve değerlendirecek bir sistem yoktur, polis bu yöndeki eğitimden yoksundur.
![]() Radikal : Baran Tursun davasında 10 polise delil gizleme davası Hürriyet : Baran Tursun davasında delil karartan polisler yargılanıyor. Milliyet : Emniyette Soner Cankal perdesi Vatan : Silahta Soner Cankal'ın parmak izine rastlanmadı. Jandarma Emniyetin raporunu doğrulamadı.
1- Baran Tursun'u öldüren polis, silahını doğrultup, nişan alarak ateş ettiği kesinleşmesine rağmen 2 yıl 1 ay gibi sembolik bir ceza ile sonuçlandı. 2- Murat kasap, Adana'da polis tarafından öldürüldü. Polisin aldığı ceza 1 yıl 8 ay olup bu cezada erelenmiştir. 3- Aytekin Arnavutoğlu, İstanbul'da polis tarafından öldürüldü. 4- Ali Demir, Aydın-Didim'de polis tarafından öldürüldü, polis beraat etti. 5- Metin Yüksel, Zonguldak'ta polis tarafından öldürüldü, dava bile açılmadı. 6- Feyzullah Ete, İstanbul'da bir parkta otururken polis tarafından öldürüldü, polise verilen ceza 3 yıl 6 aydır. Polisin görevini kötüye kullanması halinde, suçluların yargılanmasına yol açacak nitelikte soruşturma yürütme yetkisine sahip etkin bir bağımsız polis şikayet biriminin olmaması şiddette eğilimli polisin iştahını kabartıyor.
Polisin durdurma-arama yetkisini kullandığı zaman durdurulan kişiye memurun ismi ve sicil numarası ile durdurma sebebinin söylemesi gerekirken bunların hiç birini yapmıyor. Vatandaşın polisten kimlik sormasını polis 'hakaret' olarak algılıyor.
![]() Ölümcül güç kullanımının son çare olarak ve yalnızca gerektiğinde hayat kurtarmak için kullanılabileceğinin yasalarda net olarak ifade edilmemiş olması 'dur-vur, öldür' eğiliminde olan polislere sonsuz cesaret vermektedir. Oysa, polis yargi gücü değildir. Yani polis ceza veremez insanlara, insanları yargılayamaz. Polis ahlaksal ve ideolojik kaygılarını işine yansıtamaz. Polis öfkesini işine karıştırmaz Eğer yaparsa o da yasa karşisinda zanlı olur, suç işlemiş olur. Şimdi bir insan bunları anlayacak kadar zeki değilse, bu görevi hakkıyla yapacak kadar cesur ve yiğit değilse, ve “sağlam sinirlere” sahip değilse polislik yapmamalıdır. Yani bana taş atıyor ben ona gül mü atacaktım diyemez. Belki gűl atmayacakasın ama şiddet de uygulamayacaksın.
![]() Baran Tursun olayında; "ya cipte bomba olsaydı" diyenler, Bisikletleriyle gezerlerken, Antalya'da öldürülen Çağdaş Gemik ve Şanlıurfa'da öldürülen İbrahim Halil Çoban için; "ya o bisikletlerde bomba olsaydı" diyemiyorlar. Parkta otururken polis tekmesiyle öldürülen Feyzullah Ete için; "ya terörist olsaydı" diyecek kadar ahlaki değerlerden uzaklaşmışlardır.
Polis yetkilileri, her olaydan sonra kendilerine göre bir savunma getiriyor. Ancak bütün bu mazeretlerin kamuoyunun vicdanında inandırıcı bulunduğunu söyleyebilmek zor. Son dönemde bu tür ihlallerin sayısında belirgin bir artış var. Bu artış, polisin hangi noktada ve dozda güç kullanılabileceği ve hangi hallerde silaha davranılabileceğini belirleyen kuralların uygulamasında ciddi sorunların varlığına işaret ediyor.
POLİSİN EĞİTİMİ ![]() Polisin eğitimindeki yetersizlikler meselenin bir boyutunu oluşturuyor. Polis okullarında müfredatın yenilenmesi ve pratiğe ilişkin eğitimin kuvvetlendirilmesi ihtiyacı genel kabul görüyor. Ayrıca, Polis Görev ve Salahiyetleri Kanunu ile Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu gibi ana mevzuatta yapılan değişikliklerin Emniyet kadroları tarafından tam olarak özümsenmesi gerekiyor. Sonuçta, poliste vatandaşa kötü davranma ve ölçüsüz şiddet kullanma konusunda geçmişten kalan bazı alışkanlıkların önemli ölçüde devam ettiği inkâr edilemez. PVSK’daki son deeğişiklikler pervasız polisin elini güçlendirmiştir. Gün geçmiyor ki, polis şiddetini konu alan yeni bir haber gazetelerin birinci sayfa manşetlerini işgal etmesin. Sorun yalnızca polisin vatandaşa kaba davranması, orantısız güç kullanması gibi ihlallerden ibaret olsaydı, bu haberler muhtemelen birinci sayfaya ulaşmayabilirdi. 2 yıl içinde 64 kişi, polis tarafından öldürülünce polisin orantısız güc ve yaşam hakkı ihlalleri, her gün basın yayın organlarının birinci sayfaslarında yer almaya devam etmktedir. Rıza Türmen: “İzmir’de Baran Tursun’un öldürülmesiyle Türkiye’deki hak ihlalleri su yüzüne çıktı” şeklinde makaleler yayınlamıştır. AİHM'de Türkiye açısından sorun olan noktalar şunlar: Orantısız güç kullanımı, silah kullanımında yasal çerçevenin belli olmaması, etkin soruşturma ve yargılama yapılmaması suça eğimli polisin iştahını kabartmaktadır. İzmir'de polisin açtığı ateş sonucunda Baran Tursun'un yaşamını yitirmesi, polisin güç kullanmasının ne zaman yasal olacağı gibi son derece nazik bir sorunun su yüzüne çıkmasına yol açtı. Polisin, yaptığı görevin niteliği gereği bazı durumlarda güç kullanmak zorunda olduğu açık. Sorun gücün hangi durumlarda ve nasıl kullanılacağı. Bu konuya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları açıklık getiriyor. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda 2 Haziran 2007 tarihinde 5681 sayılı yasa ile yapılan değişiklikler polisin ateşli silah kullanmasına ilişkin 16 maddeyi kapsamakta. Değişikliklerin, Birleşmiş Milletler'in 7 Eylül 1990 tarihinde kabul edilen "Polisin Güç ve Ateşli Silahlar Kullanmasına İlişkin Temel İlkeler" adlı belgesinde yer alan ilkeler ışığında yapılmaması sonucunda Türkiye’de 2 yılda 64 kişi polis tarafından öldürülmüştür. Maalesef bu yaşam hakkı ihlalleri polis otoriterleri tarafında olağandan sayılmıştır.
| |
5049 kez okundu | |
Yorumlar | |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |