Karakollarda işkence yine ortaya çıktıİstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Şebnem Korur Fincancı: "İşkence ve polis şiddetinde 2007'den itibaren ise patlama yaşanıyor" İnsan hakları kuruluşları son dönemde ısrarla bir konuya dikkat çekmek istiyor: İşkence yeniden ortaya çıktı. Bu gerçek Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) hazırladığı İşkence Atlası'nda da verilerle ortaya konuldu. Bunun üstüne bir de 1 Mayıs'ta İstanbul'da polisin uyguladığı akıl almaz şiddet geldi. Oysa 2000'li yılların başından itibaren işkence olaylarında büyük bir azalma hatta bitme noktasına gelmişti. Peki, neden yeniden işkence vakaları yaşanmaya başlandı? Yöntemlerde bir değişiklik var mı? En çok hangi illerde uygulanıyor? Polis 1 Mayıs'ta neden şiddetin dozunu artırdı? Tüm bu soruları bu alanın en yetkili ismi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya sorduk. İnsan hakları, işkence ve şiddet üzerine araştırmalarıyla bilinen Fincancı, işkence davasında polisin işkence yaptığına dair rapor vermesi nedeniyle 2000 yılında Adli Tıp Kurumu'ndaki görevinden alınmıştı. Fincancı, uzun yıllar İstanbul Tabip Odası'nda yöneticilik ve Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği yaptı. TİHV'nin İşkence Atlası'nı hazırlayan ekiptesiniz. Gerçekten işkence yeniden hortladı mı? Evet. Gözaltında işkenceler yeniden ortaya çıkmaya başladı. TİHV'nin yıllık raporları ve işkence nedeniyle yapılan başvurularda bu durum açıkça görünüyor. Ayrıca gözaltına alınma ve toplu gösterilerde çok şiddet kullanılıyor. Özellikle kayıt tutulmadan, gözaltına almadan şiddet uygulayıp salıverme yöntemi çok uygulanıyor. Sonuç olarak herhangi bir şekilde karşı koymayan insanların coplarla, sopalarla dövüldüğünü, sopayla kafasına vurulduğunu görüyoruz. Bunları artık son dönemde birçok toplu gösteride görüyoruz. Fiziksel işkence patladı Ne zamandan beri işkence vakaları arttı? 2005'in sonu, 2006'dan bu yana. Bu dönemde daha çok ruhsal işkence yöntemleri uygulanıyordu. Ancak 2007 ve bu yıl fiziksel işkencede de patlama yaşanıyor. Sadece poliste değil jandarma bölgelerinde de aynı durum geçerli. İşkence yöntemlerinde değişiklik var mı? Eski yöntemler artık daha az kullanılıyor. Örneğin falaka işkencesi artık çok az uygulanıyor, hatta hiç uygulanmıyor. Daha az iz bırakan, ya da hiç iz bırakmayan ve özellikle de ruhsal etkisi çok belirgin olan yöntemlerle işkence devam ediyor. Son dönemde en fazla uygulanan işkence yöntemlerden biri soğuk uygulamaları. Gözaltına alınanlar soğuğa maruz bırakılıyor. Bu yöntem değişik biçimlerde uygulanıyor. Her birimin kendisine ve bölgelere göre değişik yöntemleri var. Soğuk bir yerdeyse pencereleri açmak yeterli olabiliyor. Ama çok soğuk bir bölge değilse soğuk su kullanılıyor ya da kişi buz üzerine yatırılarak işkence uygulanıyor. Yeni işkence yöntemi Neden özellikle soğuk? Çünkü soğuk uygulamasını, tıbbi olarak belgelemek kolay değil. Soğuğun etkisini ilk anda gözlemleyebilmek çok zor. Elbette laboratuvar inceleme yöntemleriyle işkence tanısı koyabilirsiniz. Ancak bunun erken dönemde yapılması şart. Hatta erken dönemde bile gözden kaçabiliyor. Aslında Gözaltı ve Muayene Yönetmeliği 2005'te değişti. Bir takım kurallar getirildi ve bunlar çok önemliydi. Şimdi ise yeniden saptaması daha zor olan yöntemler kullanılmaya başlandı. Diyarbakır'daki işkence yöntemleri İzmir'dekinden farklı Bölgelere veya kentlere göre işkence yöntemleri fark ediyor mu? Her birimin kendine özgü işkence yöntemleri var. Hatta aynı işkence yöntemi başka yerlerde başka şekilde uygulanabiliyor. Örneğin elektrik işkencesinde derinin direncini kırmak için kimisi vücudu suyla ıslatırken, kimisi ıslak zemin üzerini yatırıyor. Bazıları da ıslak sünger veya yatak kullanıyor. Başvurularda Diyarbakır'da uygulanan işkencelerle İzmir'deki yöntemlerin farklı olduğu ortaya çıkıyor. Şiddet dozu açısından bakılırsa ruhsal işkence daha çok İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde uygulanıyor. Ama 2007 ve 2008, fiziksel şiddetin aynı kentlerde yeniden yoğunlaştığı dönem oldu. Peki, bu artışın nedeni ne? Polisin görev tanımını üst pozisyondaki amirler ve politikalar belirliyor. Mesela İstanbul Emniyet Müdürü'nün açıklamaları başından beri uygulanan şiddeti onaylar nitelikte. Uyguladığınız şiddet karşısında eğer amiriniz sizi koruyorsa, bu üstü kapalı bir "Şiddet uygulayın" emridir. Polisler, 1 Mayıs'ta kullanılan sopaları kendi ceplerinden marangoza yaptırmadılar. Muhtemelen ortak bir elden çıktı. Asıl önemlisi ise AB uyum süreci. Nasıl? İşkencenin azaldığı dönemde AB uyum çalışması yürütülüyordu. Emir verenler de uyum çalışması çerçevesinde şiddet veya işkence emri vermemeye başlamışlardı. Tam tersine bu kez üstü örtülü olarak insan haklarına daha özen gösteren bir tutum içine girdiler. Bu sürede polisin görev tanımı daha yumuşak ve insancıldı. Şimdi de AB reformlarına uyum gösteren yöneticilerin tavrında değişiklik mevcut. İşkence ve şiddettin artmasında AB reformlarının durması, uyum gibi bir durumun gündemde olmaması ve AB'nin Türkiye'ye karşı tutumundaki değişikliklerin ciddi etkisi var. Bir anlamda AB hedefinden vazgeçilmesi işkenceyi yeniden ortaya çıkardı. Şişli Etfal'e bilerek gaz bombası atıldı 1 Mayıs'ta uygulanan şiddeti ne diyorsunuz? Geçen 1 Mayıs'ta da şiddet vardı ama bu yılkinin dozu çok yüksekti. Aslında Türkiye tarihinde polisin şiddet uygulamadığı bir zaman var mı diye sormak lazım. Özellikle 1980 sonrası... Ama 2000'li yılların başlarından itibaren polis toplumsal olaylarda daha sessiz, daha sakin daha soğukkanlıydı. Sadece uyaran ve uzaktan seyreden bir tutum benimsemişti. Fakat Terörle Mücadele Yasası ile Polis Vazife ve Salahiyet Yasası'nın değişmesiyle birlikte bu tutum değişti. Şiddet tırmanışa geçti. 1 Mayıs'ta yaşanalar bu tırmanışın sanki doruk noktasıydı. Sopalı sivil polisler, 80 öncesi paramiliter güçleri andırıyordu. Polis, Şişli Etfal Hastanesi'nin bahçesine gaz bombasını göz göre attı. Sonrasında üstelik yalan söyleyerek yanlışlıkla düştüğünü söylediler. Oysa polis göz göre attı. Herkesin gözü önünde gerçekleşmiş bir olaya başka türlü tanımlamalar getirmeye çalıştılar. Polis sopa kullanabilir mi? Kullanamaz. Polisin yasalarla tanımlanmış silahları var; kendisine zimmetlenen bir beylik tabancası, copu ve kelepçesi. Yasal olarak ancak bu araçları kullanabilir. Bunun ötesine geçemez. Elinde sopayla dolaşması kabul edilebilir bir şey değil. Ayrıca hukuki olarak bu bir suçtur. Biber gazı tehlikeli hatta ölüm riski var Biber gazının kullanılması yasal mı? Araştırmalar biber gazının yan etkilerinin çok tehlikeli olduğunu gösteriyor. Ölüm riski var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan orantılı güç içinde yakalanması istenen kişilerin etkisiz kılınmasını sağlamak için kullanımından söz ediliyor. Fakat 1 Mayıs'ta yaşananlar orantılı şiddetten çok kasıtlı şiddet kullanımıydı. Bunun adı da Birleşmiş Milletler'e göre işkence. Yetkililer belli bir yer için "Burada toplanamazsınız" diyebilir mi? Her yerde toplanma özgürlüğü var, barışçıl gösteri hakkı kısıtlanamaz. Uluslararası sözleşmelerle bu hak kayıt altına alınmıştır. Ama ciddi bir provokasyondan bahsediliyordu... Eğer bu konuda toplananların zarara uğrayacağı iddiası var ise bu provokasyonun ne olduğu açıkça ifade edilmeliydi. Hiç kimseye bunun açıklamasını yapmadan doğrudan engellemeye çalışmak bile uluslararası belgelere göre suç. Türkiye de bunların altına imza atmış. Bunların ne olduğunu imza atmadan önce okumuyorlar mı? Provokasyon iddiası bahane. |
3511 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |